çıkış yapmak
Appearance
Turkish
[edit]Verb
[edit]- (in the official speech) to leave
- Gemi saat onda çıkış yaptı.
- The ship left the harbor at ten o'clock.
- Kamera kayıtlarına göre, hırsız otelden akşam çıkış yapmış.
- The thief left the hotel in the evening, according to the camera records.
- to log out
- Kaydetmeden çıkış yaptığım için bütün gönderilerim silindi.
- All my posts were deleted since I logged out without saving them.
- to become popular in a short while
- Son albümüyle müzik listelerinde büyük bir çıkış yaptı.
- He made a great hit in the hit list with his last album.